Bir An Aklımda Bulundu
Merhaba
değerli blog okuyucuları, ben Onur nam-ı diğer ADAM. Sizlere okuyacağınız
bu yazıyı yazarken kafamda net bir fikir olmadan sadece anlık bir konuya
hitaben yazmayı düşündüm. Amaç ne kadar iyi yazabildiğimi denetleyebilmek hem
de aniden bir yazı yazmam gerektiğinde ne yapabiliyorum onu görebilmek. Yazıma
başlamadan önce sizlere küçük bir itirafım olsun. Önceden oturup kafam
estiğinde ya yazardım ya da en yakın arkadaşlarımı arar o konu da fikirlerimi beyan eder ve bunun üzerine istişare ederdik. Ama şuan bu konuyu bloga taşıyınca omuzlarıma direk bir
yük bindi. Blog sorumluluğu bambaşka imiş ve zormuş da ya da yeni
başlamanın getirdiği bir psikolojide olabilir. Neyse yazımız daha da uzamadan
aklıma bir konu gelse iyi olur… Siz de hazırsanız yazıma başlayayım bakalım
neler yazabileceğim.
Sevmek Olsun Adı!
Kahvemden de bir yudum aldıktan sonra, size bir zamanlar
bende sevmiştim ve terk edilmiştim demek içimden geldi. Sizlere sevmenin olumlu
ve olumsuzluklarından bahsedeyim. Zira bugün Hüseyin Nihal Atsız’ın bestelenmiş
şiirlerini dinlerken aynı kalp atışlarımı yine hissettim ve dinlememe vesile
olan abime “mükemmel eserleri varmış, yeniden sevesi geliyor insanın. Bana ACİLEN
SEVGİLİ ARANIYOR diye pankart yaptıralım” esprisi bile geçti. Öyle mi etkiledi beni
Atsız Ata’nın şiirleri. Ata diyorum çünkü görüşleri ve milli mücadeleye kattığı
emeği bana şahsi olarak ATA demeyi doğru kılıyor. Neyse konumuz sevmek idi. Ben
kendimden bu konu da çok emin biri olarak sevdiğim bayana sonsuz sadakat ile
bağlı kalacağıma ilk günden yemin ederim. Çünkü seçimlerime güvenip yanlış adım
atmadığıma inanıyorum ve sadık olmayı doğru bildiğim için yapıyorum bunu. Galiba
en büyük hatam veya yersiz davranışım da yine bu. Neden derseniz, evet kendime
sonsuz güveniyorum fakat karşımda ki kişinin benim için de aynı hisleri
beslediğinden emin olmayı beklemiyorum ve bir süre sonra kendimi farkında
olmadan bağlanmış buluyorum. Çünkü bir bayan ile arkadaş olmadan önce
belirlediğim kıstasıma uyum sağlayıp sağlamadığını ölçüyorum. Baktım kıstasa
uygun HOŞ GELDİN DÜNYAMA deyip sonrası mutluluk için uğraşlarıma başlıyorum. Bu
süre zarfında hayatımda uzun aralıklarla sadece 3 bayan kalbimde misafir olma
şerefine nail oldu bugüne kadar onu belirteyim ama onlarda kalbimi motel olarak
kullandı gitti. Giderken de “çok memnun kaldıklarını” belirttiler. Temizliği de
bize kaldı haliyle. Demek ki kalan ömrüm olacak bayana çok benziyorlarmış.
Severken!
Erken kendimi kaptırdığımı belirtmiştim sizlere. O his bana
yeniden doğduğumu hatırlatıyor. Kalbim sanki ilk defa atıyor gibi. Sanki bende
ruh yoktu da o his ile ruhum bana geldi. Sanki ölüm döşeğinde idim de o
hissiyat bana ömür verdi Allah’ın da izni ile ben yeniden yaşamıma kavuştum
gibiydi. Kişinin bakış açısını dışarıya açıp seçtiğin bayana karşı daraltıyor.
Yani ondan sana karşı bir olumsuzluk geleceği aklınızın ucuna dahi gelmiyor. Onun
sizi terk edişine kadar tabii bu olay. Bir düşman ordusu gelse kendinizi hulk
olarak görüyorsunuz. Vız gelir tırız gider sloganı var ellerinizde.
Gidişat!
Kahvemden bir yudum daha içerken sizleri ne çok uzun bir
yazı ile sıkayım ne de çok kısa bir yazı ile kahve tadından edeyim. Balı, şerbeti, ilacı ortanca bir dil ile
elimden geldiği kadarıyla sizlere anlattım. Gelelim bunun zehrine. Bu aldığımız mutluluk ilacının dozu bir cc
(sağlıkçılar bilir, bilmeyenler ise ayarından fazlası diyeyim) bile artsa tadı
bozulmaya, rengi değişmeye ve canlı olan bedeninizi çürütmeye başlatır. Size
her nefesiniz son nefes gibi gelir. İşte öldüm dersiniz ama o son nefes bir türlü
gitmez. Sizi boğduğu halde tekrar boğulmanıza vesile olur. Yaşadığınız halde
ölü gibi gezersiniz. Hediye edilen ruhunuz sizi terk etmiştir. Ağzınızda bal varken bu zehir dersiniz ve yaşamınızın
cennetin içinde cehenneme ulaşır. Bundan kurtuluşun elbette ki tek çaresi
kabulleniş ve tekrar kararlı bir şekilde yaşamınıza devam etmenizdir. Rabbim
kimseyi sevgisiz ve yalnız bırakmasın. Yalnızlık Rabbime mahsustur. Allaha
emanet olun.
İyi Bloglamalar dilerim.
ADAM…
Yorumlar
Yorum Gönder